TBMM Başkanı Şentop’tan yeni anayasa açıklaması
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Türkiye’ye yeni bir anayasa gereklidir, benim kanaatim. İçerikten bağımsız olarak tamamen, halkın serbest oylarıyla …
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Türkiye’ye yeni bir anayasa gereklidir, benim kanaatim. İçerikten bağımsız olarak tamamen, halkın serbest oylarıyla seçilmiş bir parlamentonun bir anayasa yapması gerekiyor” dedi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Sakarya Üniversitesi Bilim, Kitap, Sanat, Film, Spor ve Kariyer Festivali’nin (SAÜFEST) açılış töreninin ardından kampüs içerisinde bulunan bir alanda öğrencilerle bir araya gelerek, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Anayasa değişikliğine değinen Şentop, 2011 seçimleri öncesinde başlayan yeni anayasa tartışmalarının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulduğunu belirterek şunları söyledi:
* Türkiye’ye yeni bir anayasa gereklidir, benim kanaatim. İçerikten bağımsız olarak tamamen, halkın serbest oylarıyla seçilmiş bir parlamentonun bir anayasa yapması gerekiyor. Türkiye bunu hak ediyor, çünkü şu anki anayasa ne kadar değişiklikler yapılmış olsa da 1982de bir askeri darbe sonrası yapılmış bir anayasa. İçeriği bakımından da birçok şey dile getirilebilir.
* Zaman içinde yapılan değişikliklerle anayasanın bütünlüğünün bozulması gibi bazı teknik şeyler de söylenebilir. Ama bunu yapabilmek için mecliste sayısal olarak bir çoğunluğa ihtiyaç var. 600 kişilik bir parlamentodan 400 kişi veya en az 360 kişi olması lazım ki bu anayasa görüşülsün ve referanduma götürülsün. Dolayısıyla bu yeni anayasa konusunda en azından prensip olarak mutabakat lazım. Meclis bunu yapabilir isterse ama samimiyetle bir yaklaşım ortaya koymak lazım.
“ANAYASAYI SOMUTLAŞTIRAN DEVLETİN KURUMSAL MİMARİSİDİR”
Anayasa oluşturmada en önemli bölümün mimari şekillendirme olduğunu ifade eden Şentop, şöyle konuştu:
* Anayasayı somutlaştıran devletin kurumsal mimarisidir. Devlet yetkilerinin kullanımıyla ilgili, yetkiyi kullanacak olanların oluşumuyla ilgili, birbirleriyle arasındaki ilişkilerle ilgili olan kısım. Onun için Anayasa hukukçuları arasında insan haklarına dair bir bölüm içermeyen metin anayasa olabilir ama kurumsal mimariyle, teşkilatla ilgili bölüm içermeyen bir metin anayasa olamaz derler.
* Mesela Fransa’nın 1946 Anayasasında insan haklarıyla ilgili bir bölüm yok, önceki anayasaların ve 1789 İnsan Hakları Beyannamesine atıf yapılıyor insan haklarıyla ilgili. Yani insan haklarıyla ilgili bir bölüm olmasa bile devlet teşkilatlarının oluşturduğu yasama, yürütme, yargı ve bunların birbirleriyle olan ilişkileri iyi bir şekilde düzenlenmişse insan haklarını garanti altına almış oluyorsun zaten dolayısıyla bir anayasanın en önemli bölümü kurumsal mimari ile ilgili bölümdür. O bölüm içinde de en önemli olan husus hükümet sistemiyle ilgili kısımdır.
* Önceki sistemde, 1961 ile başlayan sistemde, bahsetmiş olduğum anayasa ile siyasetin alanını daraltan anlayışın işleyebilmesi için parlamenter sistemden yararlanmıştır kayıt dışı siyaset yapan unsurlar. Bunun en çok öne çıktığı iki tarih var birisi 12 Mart 1971 bir muhtıra verilmiştir. Aslında Adalet Partisi hükümeti var, Süleyman Demirel başbakan ve çoğunluğa da sahip mecliste.
* Bir süre direnmiştir Demirel ama sıkıştırınca, zorlayınca başbakanlıktan istifa etmiştir. Zorlama da şu Biz şimdi muhtıra verdik ama ayrılmazsan darbe de yapacağız arkasından demişlerdir. Bu da ayrı bir iştir. Bu sırada meclis açık, Demirel ayrılınca bir CHP Milletvekili Nihat Erime hükümeti kurma görevi vermişlerdir. 2 yıl boyunca Türkiye bu şekilde dışarıdan, uzaktan kumandayla diyebileceğimiz şekilde hükümetlerle yönetilmiş.
* Neden? Çünkü millet hükümeti seçmiyor. Millet seçimde sadece parlamentoyu seçiyor parlamenter sistemde. Hükümet o parlamento oluştuktan sonra parlamento içerisinde belirli bir çoğunluk bir araya gelirse hükümet o şekilde kuruluyor. O zaman parlamento içerisindeki dengeleri değiştirebiliyorsan dışarıdan hükümet düşürüp, hükümet durdurabiliyorsun. Bunun bir örneği 28 Şubatta yaşadık.
“SAĞ TARAFTA GÖZÜ VAR HERKESİN EN TEMİZ İŞ ARABAYI DEĞİŞTİRMEK”
Başbakanlığın kaldırılmasını sürücü eğitimi verilen arabalara benzettiğini ifade eden Şentop, aksayan sistem için gerekli müdahaleler yapıldığına değinerek sözlerine şöyle devam etti:
* Sürücü eğitimi verilen arabalara benzetiyorum ben. Bu otomobillere bakıldığı zaman dışarıdan aynı, diğerlerinden bir farkı yok. Birisi geliyor şoför koltuğuna oturuyor, takıyorsun vitesi basıyorsun gaza yanında da biri oturuyor. Bir süre sonra gaza basıyorsun ama araba gitmiyor. Neden? Çünkü yan tarafta o arabalarda sürücü eğitimi veren kişinin de arabaya hükmetme, arabayı yönetme imkanı veren aparatlar var.
* Türkiye’deki 1961 sonrası kurulan o vesayetçi sistemi buna benzetiyorum. Başbakan seçiliyor, geliyor oturuyor koltuğa artık şoför benim diyor ama bir süre sonra bakıyor ki gitmiyor araba veya gaza bastığı halde duruyor araba. İşte bu yandaki vesayetçi dediğimiz kişi, sağ taraftaki bu sistem. Arabayı değiştirmek daha iyi, yeni anayasa derken yeni bir araba almak. Ama en azından sağdaki aparatları sökmek lazım arabayı normalleştirmek için.
* Cumhurbaşkanımız gelince sağdaki adam karşında Bir dakika şoför benim sen neden karışıyorsun dedik bunu sembolik olarak söylüyorum. Tartışma büyüyünce kapıyı açıp sağdaki adamı indirdik, kapıyı kapattı. Fakat bu yeterli değil, sağ tarafta o aparat durduğu sürece birileri sağ tarafa oturmaya çalışacak. FETÖ buydu işte. FETÖ şoför mahalline oturmayı hedeflememiş. Neden? Çünkü orası riskli. Sağ taraftaki, sola kim oturursa otursun onu yönetiyor.
* Sağ tarafta gözü var herkesin, en temiz iş arabayı değiştirmek. O olmazsa aparatları sökmek. Hükümet Sistemi değişikliği o müdahale aparatlarını sökmektir. Şimdi sağa oturan, arka tarafta oturandan farksız. Hükümet sistemi değişikliği sadece bir fantezi ya da konjonktürel siyaset gereği olarak değil, 1960a kadar gelen Türkiye’nin siyasi tarihi içerisinde ortaya çıkarılmış bir zarurettir.
“SANAL HAYATTA YAPILAN YANLIŞLAR İÇİN MÜEYYİDELER UYGULANMALI”
Sosyal medya konusunda açıklamalarda bulunan Şentop, şunları belirtti:
* Bir yaşadığımız sanal alem var, bir de yaşadığımız gerçek alem var. Gerçek alem ile sanal alem arasında yapılan işlerin hukuki durumu bakımından bir fark olmaması lazım. Sanal alemde yapılan yanlışlar, hatalar, hakaretler için de gerçek hayatta olduğu gibi müeyyideler uygulanmalı.
* Bu bakımda bu alanda hem ulusal mevzuat olarak hem de uluslararası sözleşmelerle bir hukuki düzenleme oluşturmak lazım. Tüm dünyada bu tür talepler var. Zaman zaman biz de mağdurları arasında olabiliyoruz bunların. Bunların bir kısmıyla hukuki mücadele ediyoruz bir kısmıyla da konuşarak siyasi olarak mücadele ediyoruz. (DHA)