İsrail’in dış politikadaki dosyaları “seçimleri” bekliyor
İsrail, 1 Kasım’da erken genel seçim için sandık başına giderken, ülke tarihinin en uzun süre başbakanlık yapan ismi Binyamin Netanyahu sağ …
İsrail, 1 Kasım’da erken genel seçim için sandık başına giderken, ülke tarihinin en uzun süre başbakanlık yapan ismi Binyamin Netanyahu sağ müttefikleriyle iktidara dönmeyi, Başbakan Yair Lapid liderliğindeki karşıt blok ise bunu engellemeyi istiyor.
İsrail’de, 6,25 milyon seçmen Meclis’teki 120 milletvekilini belirlemek üzere 1 Kasım’da erken genel seçim için sandık başına gidiyor.
İsrail’in son 3 buçuk yılda 5. genel seçiminde, Binyamin Netanyahu sağ müttefikleriyle iktidara dönmeyi, Başbakan Yair Lapid liderliğindeki farklı siyasi görüşlerin bir araya geldiği karşı bloksa bunu engellemeye çalışıyor.
İsrail’deki seçimlerin sonucu bölge ve dünya başkentlerinden de yakından izleniyor.
Ülkedeki mevcut iktidar Değişim Koalisyonu’nun şu anki Başbakanı Yair Lapid son bir yıldır İsrail Dışişleri Bakanı olarak ülkenin dış politikasında da dümende yer alıyor.
Ancak Netanyahu’nun yeniden iktidara gelmesi durumunda yaşanacak dış politika değişimleri dikkatle takip ediliyor.
Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrikaları Çalışmaları Merkezi’nden Michael Milstein, Netanyahu’nun iktidara gelmesi halinde İsrail’in Filistin politikası, Lübnan ile imzalanan deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin anlaşma, Ukrayna savaşının gölgesinde İran ile askeri iş birliğine giren Rusya ile ilişkiler, İsrail’in stratejik müttefiki ABD ve son dönemde karşılıklı büyükelçi atama kararı aldıkları Türkiye ile ilişkilerindeki senaryoları AA’ya değerlendirdi.
Milstein, Netanyahu’nun iktidara dönmesi halinde koalisyon ortaklarının kim olacağı sorusunun dış politikada da tercihlerini etkileyeceğine işaret etti. İsrailli uzman, Netanyahu’nun ırkçı ve ayrımcı söylemleri nedeniyle eleştirilen aşırı sağcı müttefikleri Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir ile kuracağı hükümetin Filistin siyaseti ve dış politikada daha zor durumda bırakacağını, buna karşın merkez sağdaki Savunma Bakanı Benny Gantz ile koalisyon kurması halinde uluslararası arenada daha az çatışmacı bir siyaset güdebileceği öngörüsünde bulundu.
İsrail’in önündeki kritik dış politika başlıkları
İsrail seçime günler kala Lübnan ile deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin bir anlaşmaya imza attı.
Başbakan Lapid, söz konusu anlaşmayı “tarihi bir başarı” şeklinde değerlendirirken Netanyahu ise anlaşmayı seçim atmosferinin doğurduğu çekişme içinde “Hizbullah”a teslim olma” diye nitelendirdi.
Netanyahu, seçime bir gün kala yaptığı açıklamada, Lübnan ile deniz sınırının çizilmesine ilişkin anlaşmayı iptal etmeyeceği ve bu anlaşmalara 1990’larda imzalanan Oslo Anlaşması gibi yaklaşacağı mesajını verdi.
Netanyahu’nun bu anlaşmanın İsrail için “en iyisi olmadığını” savunacağını ancak anlaşmayı iptal etmeyeceğini değerlendiren Milstein, İsrail’de hiçbir hükümetin kuzeyde Lübnan ile askeri bir çatışma için suçlanmak istemeyeceğini söyledi.
Ukrayna savaşı, İran-Rusya ittifakı
İsrail’deki yönetim son bir yılda Ukrayna savaşının doğurduğu atmosferde Rusya ve Batı ile ilişkilerini de yönetmekte zorlandı.
Ukrayna savaşının başlamasından itibaren Rusya’yı karşısına almamak için tarafsız kalmaya çabalayan, bir dönem arabuluculuğa da soyunan İsrail, bugün hem Rusları hem de Ukraynalıları karşısına aldı, stratejik müttefiki ABD ve Batı tarafından da eleştirilen bir konuma geldi.
İran’ın Rusya’ya Ukrayna savaşında “kamikaze ya da intihar” diye isimlendirilen silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve balistik füze sağladığına ilişkin haberler, Tel Aviv yönetimini daha da zor durumda bıraktı.
Ukrayna’nın İsrail’den askeri yardım taleplerini yanıtsız bırakan Tel Aviv yönetimi, Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı ve “operasyonel kısıtlamaları” gerekçe gösterdi.
İsrail’de seçimden sonra yeniden gündeme gelecek dış politika başlıkları arasında İran-Rusya-Ukrayna üçgeni yer alıyor.
Milstein, Binyamin Netanyahu’nun muhalefetteki Ukrayna yanlısı tutumuna rağmen, iktidara gelmesi durumunda Lapid yönetiminin benimsediği “temkinli” tutumu sürdüreceğini düşünüyor.
İsrailli uzman, Netanyahu’nun iktidara gelmesi halinde, Rusya eksenindeki politikasına ilişkin, şunları söyledi:
“(Netanyahu’nun) Aynı durumu sürdüreceğini düşünüyorum. Bu da İsrail’in Ukrayna’daki savaş konusunda çok temkinli olmasına yol açacak. Eminim ki Netanyahu geçen ay Ukrayna ile çok yakın ilişki içinde olmasına ve Ukrayna hükümetine yardım söylemini benimsemesine rağmen, mevcut (Lapid) hükümetle aynı politikayı sürdüreceğini düşünüyorum. Bu, ahlaki ve stratejik durumu birleştirmeye çalışacağı anlamına gelir. Bu nedenle Netanyahu’nun gelmesi durumunda da aslında aynı ihtiyatlılığı göreceğiz.”
Biden yönetiminde ABD ilişkileri
İsrail, uluslararası arenada ABD’yi tarihi stratejik müttefik olarak konumlandırıyor.
Seçimler sonunda iktidara gelme ihtimali bulunan Netanyahu, başbakanlığı döneminde ABD’deki dönemin demokrat Başkanı Barrack Obama ile oldukça gerilimli bir dönem geçirmişti.
Bunun aksine sonradan göreve gelen Trump yönetimiyle ilişkilerini geliştirmiş Washington’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması da bu dönemde gerçekleşmişti.
ABD Başkanı Joe Biden’ın kadrosunun çoğu, Obama döneminden isimlerden oluşuyor. Bu nedenle Netanyahu’nun tekrar göreve gelmesi ihtimalinde Washington ile ilişkilerinin nasıl devam edeceği de merak edilen başlıklar arasında.
Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefikleri
Netanyahu’nun iktidara gelmesi halinde uluslararası arenada başını ağrıtacak konulardan birisi de seçimde ittifak kurduğu aşırı sağcı siyasetçiler Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich’ın olacağı değerlendiriliyor.
Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefikleri ve özellikle Itamar Ben-Gvir, Filistinlilere yönelik, ırkçı, ayrımcı, söylem ve eylemleriyle tanınıyor. Netanyahu’nun olası kabinesinde bu isimlerin yer alması ileride İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarını eleştiren Avrupa Birliği ülkeleriyle de sorun çıkarabilir.
Ayrıca, ABD kongresi ve senatosundan da bazı isimler, Ben-Gvir gibi figürlerin İsrail hükümetinde yer alma ihtimalini kaygı verici olarak değerlendirmişti.
Netanyahu’nun iktidarında, ABD ile ilişkilerin “İsrail’in Filistin politikasına” bağlı olduğuna işaret eden Milstein, işgal altındaki Batı Şeria’da “yasadışı Yahudi yerleşim yerlerinin genişletilmesi, Batı Şeria’nın ilhakı söylemi” gibi gelişmeler karşısında Washington’da İsrail’e karşı olumsuz bir bakış oluştuğunu dile getirdi.
Milstein, Netanyahu’nun karşı bloktaki merkez siyasetçi ve şimdiki Savunma Bakanı Benny Gantz ile koalisyon kurması halinde ise ABD ile ilişkilerde çatışmanın azalabileceğini değerlendirdi.
Türkiye ile ilişkiler
İsrail’de Değişim Koalisyonu’nun iktidarda olduğu dönemde, Türkiye ve İsrail karşılıklı ilişkileri geliştirmek için birçok adım attı.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un marttaki Ankara ziyaretini, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun mayısta İsrail’i ziyareti ve Başbakan Yair Lapid’in haziranda Türkiye’yi ziyareti izledi.
Türkiye ve İsrail, 17 Ağustos’ta diplomatik ilişkilerin en üst seviyeye çıkarılması ve karşılıklı büyükelçi atama kararını açıkladı.
Netanyahu’nun iktidara gelmesi durumunda Ankara ile ilişkilerde nasıl bir tutum izleyeceği de merak edilen konular arasında yer alıyor.
İsrail’in son dönemde ilişkilerini geliştirdiği Türkiye konusunda Milstein, Netanyahu’nun mevcut gelişmeleri olumlu bulduğu görüşünü dile getirdi.
Milstein, “Netanyahu başbakan olursa, bence bu ilişkileri korumak hatta mevcut gelişmeler ışığında bunları geliştirmek isteyecek. Çünkü Türkiye ile ilişkileri stratejik olarak kabul ediyoruz. İsrail ve Türkiye arasındaki ılımlı ilişkiler iki ülke halkının ve hükümetlerinin çıkarına.” diye konuştu.
Filistin politikası ve Batı Şeria’daki gerginlik
Öte yandan İsrail’deki seçimlerin ardından, işgal altındaki Batı Şeria’daki gergin güvenlik durumunun ve Ramallah’taki Filistin Yönetimi ile ilişkilerin nasıl şekilleneceği de belirsizliğini koruyor.
Son bir yılda, önce Naftali Bennett ve ardından Lapid’in öncülük ettiği koalisyon hükümetinin Batı Şeria’da uyguladığı güvenlikçi politikalar bölgede gerilimi artırmış, Filistin Yönetimi ile diyalog konusunda ilerleme kaydedilememişti.
Milstein, kurulması muhtemel bir Netanyahu hükümetinin Filistin politikasının, bu yeni koalisyon hükümetinin paydaşlarının kim olacağına bağlı olduğunu söyledi.
İsrailli uzman, Netanyahu’nun önünde, ya aşırı sağcı politikacılar Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich’ten oluşan tamamen sağcı bir hükümet koalisyonu, ya da merkezdeki Benny Gantz ile ortaklık kuracağı bir koalisyondan oluşan iki senaryo bulunduğu söyledi.
İki senaryo arasındaki farkın, “Filistin arenasına yönelik politika sorununu da doğrudan etkileyeceğini” kaydeden Milstein, şöyle devam etti:
“Ana ortaklar Ben-Gvir ve Smotrich olacaksa, elbette müzakere için bir umut yok. Ama örneğin Gantz en önemli ortak olacaksa, belki de Filistin arenasında böyle bir ilerlemenin ufku ya da umudu olabilir. Çünkü örneğin, Batı Şeria’da ilhak veya sınırlı ilhak gibi daha radikal politikalara yol açacak tam bir sağ hükümet olabilir. (Yasa dışı Yahudi) Yerleşim birimlerinde ilerleme görülebilir. Ve bu senaryo, başta Amerikan hükümeti olmak üzere dış aktörlerin İsrail’e yönelik baskısını da beraberinde getirecek. Hatta hükümetin çökmesine neden olabilir. Ya da örneğin, Netanyahu, başta Gantz olmak üzere merkez partilerle koalisyon kurarsa, bu hükümetin politikasının son on yılda gerçekleşen politikanın aynısı olacağını düşünüyorum.”
Arap seçmenlerin temsiliyeti
Bu arada İsrail kamuoyu yoklamalarına göre, ülkede seçmenlerin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Arap İsraillilerin seçime katılım oranının düşük olacağı tahmin ediliyor.
Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrikaları Çalışmaları Merkezi uzmanı Michael Milstein, 1 Kasım seçimlerinden itibaren kurulacak yeni hükümete ilişkin en hassas konulardan birinin İsrail vatandaşları Arapların yeni siyasi tablodaki yerlerinin ne olacağı konusu olduğunu vurguladı.
Arap partilerin koalisyonda yer almadığı ve Meclis’te yeterli temsile sahip olmadığı bir senaryoyu “kabus” olarak değerlendiren Milstein, “Bu (siyasi) alanın dışında kalacakları için Arapların kendilerini yabancı hissedeceklerinden gerçekten korkuyorum. Bunun sadece yabancılaşmayı değil, İsrail’deki İsrailli, Yahudi ve Arap Müslüman toplulukları arasında giderek yükselen çatışmalara bile yol açmasından endişeliyim.” dedi.
İsrailli uzman, “Gerçekten bir sonraki hükümetin böyle bir patlama yaratmayacak kadar akıllı olacağını, böyle bir patlamaya yol açmayacağını umuyorum. İtiraf etmeliyim ki 2 Kasım’dan itibaren asıl endişem bu.” diye konuştu. (AA)