‘İdam iktidar gücünün en sert göstergesiydi’
Yazar Tarık Işık, “Darağacında 15 Kadın” kitabını SÖZCÜ’ye anlattı. Işık, “İdam 38 yıldır uygulanmamasına rağmen hâlâ gündeme geliyor o halde …
Yazar Tarık Işık, “Darağacında 15 Kadın” kitabını SÖZCÜ’ye anlattı. Işık, “İdam 38 yıldır uygulanmamasına rağmen hâlâ gündeme geliyor o halde ölüm cezasına bir başka pencereden bakmaya ihtiyaç var. O bakışı kadın idamları ile yakalamaya çalıştım” dedi.
Yazar Tarık Işık’ın Türkiye’de 1931- 1971 yılları arasında idam edilen kadınların gerçek hikâyelerini kaleme aldığı kitabı “Darağacında 15 Kadın”, Sözcü Kitabevi’nden çıktı. Kitabında, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı kesimlerin dile getirdiği “1925’te Şapka Kanunu’na muhalefetten Erzurum’da bir kadın yargılanarak idam edildi” iddiasını tarihi belgelerle çürüten Işık, SÖZCÜ’nün sorularını yanıtladı.
■ Neden idam edilen kadınları yazmak istediniz?
Türkiye’de idam cezası son olarak 25 Ekim 1984’te uygulandı. Devrimci Yol üyesi Hıdır Aslan, Burdur Kapalı Cezaevi’nde asıldı. Ölüm cezası, 2004’te TCK’dan tamamen çıkartıldı. Cumhuriyet’in ilanından 1984’e kadar İstiklal Mahkemeleri hariç TBMM onayı ile 15’i kadın 712 kişi idam edildi. Siyasi yönü olmayan idamlar pek bilinmiyor.
■ Araştırmalarınız sırasında sizi en çok şaşırtan ne oldu?
Teşhirli idama halkın aşırı ilgisine şaşırdım. İdam, teşhirli veya cezaevlerinin kapalı kapıları arkasında olsun her safha devletin iktidar gösterisinin en sert biçimde sergilenişi olarak karşımıza çıkıyor. Teşhirli idamlardan meşhur olanları var; Hayri Uymaz’ın 6 Haziran 1957’de, Ali Ünver’in 24 Aralık 1960’ta İstanbul’da; Hayati Karaşahin’in 16 Nisan 1955’te Ankara’da asılması… Erkek-kadın, genç-yaşlı hatta çocuk binlerce insan gece yarısından meydanlara akın ediyor. İdam meydanları seyyar satıcılardan bahis tutuşanlara, hatta güreşenlere, rock’n roll yapanlara kadar adeta panayır yerine dönüşüyor.
ŞALCI BACI İDDİASI
■ İdam deyince akla “Şalcı Bacı” konusu geliyor.
İddiaya göre Erzurum Müstahkem Mevki Komutanı Hasan Paşa ve Vali Zühtü Bey, kimsenin hükümetin emrinden çıkmaması için, adı bilinmeyen “Şalcı Bacı”, “Şalcı Şöhret” denilen bir kadını Sıkıyönetim Mahkemesi’nde Şapka Kanunu’na muhalefetten yargılayarak Kasım 1925’te asmış. Konu, 1960’ların başından itibaren dillendiriliyor. Hasan Paşa’nın torunu gazeteci Çetin Altan’ın 1976’da dedesini konu alan bir yazısında bu olaydan söz etmesi, etkisi bugünlere kadar devam eden bir polemiği başlatıyor. İddiayı destekleyen hiçbir tarihi belge yok.
Şapka Kanunu’na muhalefetten yargılanan Şalcı Bacı değil, Esma adlı bir başka kadın
“İstiklal Mahkemesi zabıtları arasında çok ilginç bir belgeye ulaştım. 14 Kasım 1925’te Sivas’ta Taşhan’ın duvarına asılan yafta çok ağır hakaretlerle halkı Şapka Kanunu’na karşı isyana kışkırtıyordu. Şehirdeki karışıklık sırasında, Tahrîrât Kalemi Başkâtibi İsmail’in şikayeti üzerine seksen beş yaşındaki Hacı Esma da karakola götürülüyor. İsmail, Esma’nın şapkasına küfrettiğini ve Sivas’ta şapka giyenlerin “bir-iki güne kadar kesileceğini” söylediğini iddia ediyor. İsmail’in iddialarını reddeden Esma, İkinci Dönem Ankara İstiklal Mahkemesi’ne çıkartılıyor. Esma, çarşıda karşılaştığı kiracısı İsmail’den alacağı bin 500 kuruşu istediğini, İsmail’in kendisine hakaret ettiğini anlatıyor. Kirayı istediği için iftiraya uğradığını söylüyor. Savcının beraatını talep ettiği kadın beraat ediyor. Şalcı Bacı propagandasına ilham veren Esma’nın yargılanması. Nimet Arzık’ın “Şalcı Bacı” adını koyduğu Erzurumlu kadın figürü ile Esma arasındaki benzerlikler dikkat çekici. Sivaslı Esma da bohçacı. Şalcı Bacı’nın askerlerin şapkasına küfrettiği için yargılandığı iddia ediliyor. Esma’nın yargılanma nedenlerinden biri de Tahrirât Kalemi Başkâtibi İsmail’in şapkasına küfrettiği iddiası.”