Adana FM
Adana FM

DOLAR

34,5254

EURO

36,1854

ALTIN

2.982,66

BIST

9.367,77

Doğan Canku, 60 yıllık müzik serüvenini anlattı

Türk müziğini flamenko teknikleriyle sentezleyen ve bir dönem Modern Folk Üçlüsü grubunda yer alan müzisyen Doğan Canku, başka toplumların …

Doğan Canku, 60 yıllık müzik serüvenini anlattı

Türk müziğini flamenko teknikleriyle sentezleyen ve bir dönem Modern Folk Üçlüsü grubunda yer alan müzisyen Doğan Canku, başka toplumların müzikleriyle hamur edilmemiş bir kulağın sanat niteliğindeki müziği algılayamayacağını söyledi.

60 yıllık müzik hayatını geride bırakan Doğan Canku, Türkiye’nin Çınarları Projesi kapsamında soruları yanıtladı.

Müzikal geçmişiniz hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?

“Çok eskiye dayanıyor. Tabii neredeyse 2,5 yaşlarına. Benim babam amatör müzisyendi. Aynı zamanda araştırmacıydı. Derlemeler yapardı, Türkiye’yi dolaşarak. Tabii ondan ilk feyzleri almışım. Kulağım oldukça dolmuş herhalde, onların evde yaptıkları meşklerle büyümüşüm. 2,5 yaşında beste bile yapmışım ‘Baba ben beste yaptım, notayı al.’ diyecek kadar. Ama esas konservatuvara girince başladı. O zamana kadar babamdan ilk nosyonları aldım, mandolin, davul çalıyordum. Boyum yetişmediği için bateriyi o zaman ayakta çalıyordum. Balolarda çalacak kadar geliştirmiştim kendimi. 1958 yılında Ankara Devlet Konservatuvarını kazandım. Çello bölümüne girdim. Orada 7 sene çello eğitimi gördüm. Bu arada piyano da orada öğrendim. Sonra gitara aşık oldum, hayatıma girdi o. İspanyol müziğini zaten dinliyordum. Gitarın kökeni olan müziği. Hayatıma gitar girince konservatuvarı bıraktım.”

“Bir süre çello ile Türk müziği sanatçılarına eşlik ettim Yıldırım Gürses gibi, İsmet Nedim gibi.. 1960’lara geldiğimizde de kendi grubumu kurdum Modern Folk Üçlüsü olarak. Dünyada birçok ülkeyi gezdik, 40’ın üzerinde ülkede konser verdik. 1980’lerde Eurovison yarışmalarında beraberdik, Modern Folk üçlüsüyle beraberdik. Sonra bitirdik Modern Folk Üçlüsü ile çalışmalarımızı. Ben tek başıma başladım. Herkesin bir mesleği vardı, kimisi doktor, kimisi işte ataşeydi. Benim de müzikte bir yol çizmem lazımdı. Yani ne Flamenko gitaristi olmalıydım, ne popçu olmalıydım, kendime özgün bir şey olmalıydım. Tarzımı yarattım bir bakıma, ona ben flamenkovari diyorum. Türk müziğini, halk müziğini flamenko teknikleriyle birleştirip, sentezliyorum. Bestelerim de o şekilde oluştu. O zamandan beri kendi tarzımla konserler yapıyorum.”

İspanyol müziğinde sizi çok etkileyen bir müzisyen var mı?

“Çok var. Gitara başladığım 64’lerde Sabicas vardı. Paco De Lucia’nın, birçok iyi gitaristin ekolüydü. Ben de onu seçmiştim. mecburdum çünkü bir tek onun plakları vardı ve onları tanıyorduk. Ekol olarak onu seçmiştim. Paco De Lucia’yı dinledim. Tarzından çok şeyler öğrendim. O kadar çok gitarcı var ki ve hepsi de tarif edemeyeceğim kadar zengin, yetenekli, çok iyi, çok üst düzeyde flamenkocular. Paco ile karşılaştığımda ona Sultanıyegah’ı çalmıştık. Bana ‘Dünyada birçok Paco’larla karşılaşıyorum. İlk defa böyle bir şeyi dinliyorum. Flamenko değil ama Flamenko gibi. Eğer Flamenko çalışsaydın eminim ki iyi çalardın ama tek olmazdın. Senin tarzında sen teksin. O yüzden böyle devam et’ dedi. Ben de onun önerisine uydum.”

Geriye baktığınızda müzik kariyeriniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Ben istediğim şeyleri yaptım, yani istediğim menüyü hazırladım. Ama bu menüyü gerçekten yiyip de tadına varan oldu mu, ne kadar oldu onu bilmiyorum. Daha doğrusu az olduğunu düşünüyorum. Yani müziğimizi hakikaten seven, beğenen, takdir eden birçok insan var ama büyük bir kitle değil bu. Yeni yeni keşfedildiğimi de hissediyorum özellikle gençler tarafından. Eskiler tanıyor ama eskiler de Modern Folk Üçlüsü’nde tanıyorlar ya da Gecelerim, Ayrılık gibi şarkılardan tanıyorlar. Doğru müzik seçmesini bilenler arasında enstrümantal bestelerimden etkilenenler çok.”

“Öyle hatıralarım var ki… Yanı başımda oturan bir bayanın o anda çalan İnsanoğlu şarkısını dinlerken ‘Ben bu şarkıyı çok beğeniyorum, bu adama hayranım’ deyip ya da plakçı dükkanında önümdeki 2 kız ‘Doğan Canku’nun albümünü bulamıyorum niçin yok?’ diyor. Arkasında ben varım, ama bilmiyor. Beni görüp de tanıyan yok ama şarkılarımı bilen var. Benim için illaki en iyisi olacak. Bunu ben önce kendim için, sonra da dinleyenler için böyle istiyorum. Beni dinleyen insanlar en iyisini dinlesin. Onun için de benim en iyi çalmam lazım.”

Sizin piyasaya girdiğiniz dönemle şimdiki dönem arasında hem müzikal hem de fırsat anlamındaki farklılıklar nedir?

“Her dönemin kendine göre kaliteli müzikleri, kalitesiz müzikleri var. Bizim dönemimizde iyiydi, bu dönemde kötü demek yanlış. Popüler olmak için müzik yapanlar var. Bir de hiç popülerliği düşünmeyen benim gibi müziği müzik için yapmak isteyenler var. Türkiye’de sanatçı kavramı çok yanlış. Sanatçı özgün olmalı, ahlaki değerleri olmalı, etik olmalı. Sana özgün bir şey olması lazım, onunla anılacaksın. Bir yaratı olması lazım. ‘Ben sanatçıyım’ diyemezsin. Sen bana dersin, sen atfedersin. Şimdi herkese sanatçı deniliyor. Birisi sanat adına olumsuz bir şey yaptığı zaman bütün sanatçılara bir şey söylüyorsun.”

“Ciddi kitaplar okumazsanız, güzel filmler izlemezseniz, kültürünüzü arttırmazsanız, Mozart, Aşık Veysel, Münir Nurettin Selçuk, Pavarotti, Maria Callas dinlemezseniz, bunlar seçilmiş insanlar, o zaman gerçek müziği algılayamazsınız. Cazın, popun, Flamenkonun, halk müziğinin en iyisini dinlemeniz lazım. Kültürlerin, başka toplumların müzikleriyle hamur edilmemiş bir kulak, sanat niteliğindeki müziği algılayamaz, gürültü gelir ona. Türkiye yıllardır bu durumda.”

Son dönem müzikleri hakkında özellikle Z kuşağının çok tercih ettiği rap müzik hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Rap, bütün dünyada ilgi gören bir tarz. Sorunları olan, ezilmiş, hakları yenilmiş insanların bir feryadı. İyi yapılırsa çok enteresan. Ama o da dejenere oldu. Herkes rap yapıyor. Rap yapabilmek için kullandığın lisanı çok iyi bilmen lazım. Çok iyi bir diksiyona sahip olunmalı. Cümleleri öyle bir geçişle, müzikle uyum halinde konulmalı ki… Öyle bir yaz ki sözleri Nazım Hikmet, Aşık Veysel gibi olsun. Ne diyor Aşık Veysel ‘Güzelliğin 10 para etmez bu bendeki aşk olmasa, eğlenecek yer bulaman gönlümdeki köşk olmasa’ duygulanıyorum, her söylediğimde. Bir kadın, bir aşk için söylenebilecek başka bir şey yok. Böyle bir şey yazıp rap yapıldığında o sanat.”

Projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

“Projeler var. Değişikliğe gidip konserlerde birazcık daha görselliğe yer vermek istiyorum. Bunun için dans katabilirim. Ben nasıl flamenkovari yapıyorsam folklor dansçısıyla flamenkocunun bir araya gelmesi gibi, bir bayan şarkıcı, balerin ve balet koyabilirim. Çünkü öyle eserlerim var. Böyle şeylerle renklendirebilirim diye düşünüyorum. Repertuvarımı biraz genişletmeye başlıyorum. Yeni bestelerim var, söz yazılıyor. Çok tanınan, bilinen, profesyonel birisi yazıyor. Umarım güzel bir şey çıkacak. Bu arada grubumla sosyal hayatımızla ilgili, provalarımızdan çekimler yaparak, internetten yayınlamayı düşünüyoruz.” (AA)