Adana FM
Adana FM

DOLAR

34,4916

EURO

36,2345

ALTIN

2.961,18

BIST

9.367,77

Can çekişen denize bir darbe de bakanlıktan: Bu avcılık değil soykırım

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, balık avcılığı için 6 Kasım’da bir günlüğüne İstanbul Boğazı’nı ticari gemilerin geçişlerine kapatacak …

Can çekişen denize bir darbe de bakanlıktan: Bu avcılık değil soykırım

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, balık avcılığı için 6 Kasım’da bir günlüğüne İstanbul Boğazı’nı ticari gemilerin geçişlerine kapatacak. Çevrecilere ve bu konuda çalışan akademisyenlere göre; zaten ölmekte olan, can çekişen Marmara Denizi ekosistemine bir darbe daha vurularak balık türleri yok edilecek. Kuzey Ormanları Savunması’ndan Başar Toros ise “Bu avcılık değil soykırım aslında” sözleri ile tepki gösterdi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Denizcilik Genel Müdürlüğü, balık avcılığı yapılması için İstanbul boğazını 6 Kasım’da bir günlüğüne ticari gemi trafiğine kapatacak. Bakanlığın aldığı karar bir kere mahsus olacak ve öncekilerden farklı olarak gemi trafiği de 00:01’den 14.00’e kadar yasaklanacak.

İstanbul Boğazı’nda gırgır teknelerle yapılan balıkçılık özellikle çevrecilerin ve Marmara Denizi’nin ekosistemini bozduğunu düşünen yurttaşların tepkisini çekiyor. Gırgır tekneleri ve balık avcılığının yasaklanması çevrecilerin en önemli taleplerinden biri.

YAPILMASI GEREKENLER BİR TÜRLÜ YAPILMIYOR

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, 90’lardan örnek vererek Kanada’nın bir risk gördüğünde iki yıllığına balıkçılığı yasakladığını sonra da kotayla izin verdiğini söylerken “Bizde, Karadeniz’de ciddi hamsi düşüşü olacak demiştik 90’larda. 300 binlerden 50 bine düşmüştü. Ağ gözeneklerini büyütelim dedik, bir kere yumurtlamadan önce yakalanmasın diye. Dinleyen olmadı. Ciddi bir stoku tükettik 92-93’te” dedi.

“ÇOK AZ BALIK TÜRÜ KALDI”

“Hep bir sorunumuz oldu bu balıkçılıkla ilgili” diyen Yaşar şöyle devam etti:

“Bir türlü yapılması gerekenler yapılmıyor. Tarumar oluyor her yer. Bilimsel olarak hareket eden devlet Kanada, balık stoku için balıkçılığı yasaklıyor bizde ise maalesef tüm uyarılarımıza rağmen tam tersi yapılıyor. Marmara Denizi’nde kirlilik sonrası balık türleri çok azaldı. Çok az balık türü kaldı.

Bunun nedeni de biz insanlarız.  Teknelerin belli kuralları olmalı. Ağ açıklığı kontrol edilmeli. Bütün kooperatiflerin denetlenmesi, balıkçılarla konuşulması lazım. Bir sonraki nesle balık türlerinin kalması için bunların konuşulması lazım ama bizde hiçbir şey yapılmıyor.”

“ÇOK BÜYÜK ALANDA OKSİJEN YOK, DENİZ ÖLÜYOR”

Bu konuda birçok karşı kampanya düzenleyen Kuzey Ormanları Savunması’ndan Başar Toros ise şöyle konuştu:

“Bir defa Marmara’nın kirlilik yükü çok fazla. 10 yılda organize sanayi bölgelerinin artışı var. Kocaeli, Sakarya, Kartepe, Başiskele, Bandırma bölgelerinde çok fazla sanayileşme var. Marmara’nın kaldırdığı yük, kaldırabileceği bir yük değil.

Marmara Denizi’nde çok büyük alanda oksijen sıfırlanmış durumda. Ölümü dediğimiz süreç şu an aslında gerçekleşiyor. Geçen gün yengeç, deniz anaları vuruyor. Denizin verdiği tepkiler var. Endüstriyeli balıkçılık daha fazla tahrip gücüne sahip. Can çekişen bir ekosistem var. Bu bölgeyi bir de av baskısına açıyorsun.

Bu bir kapan kurmak oluyor. Boğaziçi çok dar bir geçiş alanı zaten. Ciddi miktarda balıklar döngülerini tamamlamak, üremek için belli mesafeyi kat etmek durumundadır. Araç sayısı 100’e yaklaştığında tüm boğaza ağ germiş oluyorsun. Bu avcılık değil soykırım aslında. Türün devamlılığını bitiriyor.

Açık deniz teknesi aslında bunlar. Derin sular için ama kıyılara, geçiş noktalarına getirdiğin zaman tahribe girer. Küçük balık teknelerinin rekabet etme şansı yok. Marmara’nın aslında kendi geleneksel av tekniği küçük balıkçılıktır. Kooperatifler ve amatör balıkçılar hepsi de bundan şikayetçi. Bu seneden sonra lüfer, palamut bulamazsak şaşırmayalım. Bu duruma dair gidiyoruz.”

AMATÖR BALIKÇILAR DA TEPKİLİ

Amatör balıkçı Rıdvan Şener de “Burdaki ana motivasyon ve balıkçıların talebi şu; biz bu balığı tutmazsak Yunanistan’a gider onlar tutar. Komik bir yaklaşım. Şayet bu gerçekleşirse geleceğimizi 24 saatte tüketecekler. Çok kaygılıyız ama durum tamamen bu” dedi.

İstanbul Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Derneği (İSOBDER) Başkanı Erol Örkcü de gazetemize şu açıklamalarda bulundu:

“6 Kasım balık avcılığı için İstanbul Boğazı’nın ticari gemi trafiğine kapatılma kararı tamamıyla yanlış alınmış bir karar. Balık popülasyonunda azalma olacak. Tabii ki ilk olması açısından da sakıncaları var. Daha farklı talepler gündeme gelebilir. Tepki göstermek gerekiyor.

Gırgır tekneleri normalde çalışabiliyor ama gemi yoluna çıkmaları yasak. Bizim ülkemizde kullanılan gırgır ağlarının dünyada emsali yok. Boğaz’da balık avlamak için özel sistemler üretildi. Derinliğin az olması nedeniyle şu anda gırgır ağları trol gibi çalışmakta. Alttaki malzemelerin ağırlığı tonlarca.

Ağı saldıktan sonra toplamaya başladıklarında halat, buna bağlı mapa, kurşunlar ve tüm ağırlıklar denizin dibini taraya taraya topluyor. 24 metrelere atılan bir ağın her ne kadar yasal görünse de bilimsel olarak doğru olmadığı görüşündeyiz. Sonuçta denizin dibindeki tüm balık yuvalarını, habitatı tarumar ediyor. Dip trol avcılığındaki gibi çalışıyorlar.

Normalde İstanbul Boğazı’nın endüstriyel balıkçılığa kapalı hale getirilmesi lazım. Böylesine dar bir alanda balığın hapsedildiği bir su havzası, boğaz yok. Bilim insanları defalarca açıkladılar. Sosyo-ekonomik sebeplerden dolayı yapıyorlar sadece ve bir gün gelir balığı hiç bulamamamıza sebep olur. Daha önceki yıllarda da bunu yaşadık. Bu şekilde devam ettirilirse çok kötü olacak.”