ABD’den Yunanistan’ın S-300’leri ile ilgili açıklama

Yunanistan’ın Girit adasında bulunan S-300 savunma sistemleriyle ilgili ABD’den açıklama geldi.

Türkiye’nin, Yunanistan’ı Girit’te konuşlu S-300 hava savunma sistemlerini kullanarak F-16 savaş uçaklarını taciz etmekle suçlamasının ardından adada bulunan Rus hava savunma sistemleri yeniden gündemde. Dün Atina yönetimi S-300’lere sahip oldukları için ABD’nin kendilerine yaptırım uygulamayacağını söylemişti. Bugün de konuyla ilgili ABD’den açıklama geldi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan’a ait Rus yapımı S-300 hava savunma sistemlerinin Girit Adası’ndaki varlığının 2017 tarihli Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamına girmediğini açıkladı.

Yunanistan merkezli Hellas Journal web sitesinin sorusunu yanıtlayan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Yunanistan tarafının S-300’leri satın alması 1990’larda, CAATSA Yasası’nın kabul edilmesinden onlarca yıl önce gerçekleşmiştir. CAATSA Yasası’nın 231’inci bölümü, 2 Ağustos 2017 tarihinde ve sonrasında gerçekleşen önemli işlemlere yaptırım uygulanmasını öngörüyor.” dedi.

TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’A ÇAĞRI

Açıklamada, S-300 füzesavar sisteminin Yunanistan tarafından değil, Güney Kıbrıs tarafından alındığına dikkat çekildi.

Türkiye ve Yunanistan’a çağrıda bulunan ABD’li sözcü ayrıca, “Tüm NATO müttefiklerini, ittifak içinde tam bir birlikte çalışabilirlik sağlamaya teşvik etmeye devam ediyoruz.” dedi.

Ankara, Akdeniz’de uluslararası hava sahasında görev uçuşlarını gerçekleştiren Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı F-16’ların, 23 Ağustos’ta Girit Adası’nda konuşlu Yunanistan’a ait Rus yapımı S-300 Hava Savunma Sistemi tarafından taciz edildiğini bildirmişti.

MİÇOTAKİS, TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALDI

Aynı zamanda dün Maximos Sarayı’nda bir araya gelen Başbakan Kyriakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, yayınladıkları mesajda Türkiye’yi hedef aldı.

Miçotakis, Türkiye’nin “ne yazık ki son zamanlarda tüm sınırları aştığı” söylemlerine Atina’nın istikrar, özgüven ve uluslararası hukuka bağlılıkla karşılık verdiğini öne sürdü.