Üç günlük bebeğini boğdu, cesediyle üç gün bekledi
Diyarbakır’da yasak ilişkiden dünyaya gelen bebeğini boğduktan sonra üç gün boyunca evde tutan, ardından hastaneye giderek bebeğinin öldüğünü …
Diyarbakır’da yasak ilişkiden dünyaya gelen bebeğini boğduktan sonra üç gün boyunca evde tutan, ardından hastaneye giderek bebeğinin öldüğünü söyleyen genç anneye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Tüyler ürperten korkunç olay geçen yıl 14 Ocak’ta meydana geldi.
Yasak ilişki sonucu hamile kalan ve özel bir hastanede doğum yapan 23 yaşındaki E.G., aynı gün bebeğini boğup 4 gün sonra aynı hastaneye giderek ‘Bebeğimi emzirirken yanlışlıkla boğuldu’ dedi.
Çınar ilçesinde yaşayan E.G., geçen yıl evli olan amcasının oğlu M.G.’den (33) yasak ilişki sonucu hamile kaldı.
Hamileliği ortaya çıkınca ailesi tarafından öldürülme korkusu yaşayan E.G., amcasının oğlu ile birlikte kaçarak Diyarbakır’a yerleşti.
Doğum sancıları artan kadın özel bir hastanede sağlıklı bir erkek bebek dünyaya getirdi. Aynı gün taburcu edilen kadın eve gelince bebeğini önce emzirdi, ardından da üzerindeki battaniyeyi ağzına basarak boğdu.
4 gün ölü bebekle aynı evde kalan anne E.G, daha sonra yasak ilişki yaşadığı M.G. ile hastaneye giderek bebeğinin hareketsiz olduğunu söyledi.
Ön muayenede bebeğin son 72 saat içinde öldüğü belirlenince durumdan şüphelenen doktorlar polise haber verdi.
“ÖNCE EMZİRDİM, SONRA BATTANİYE İLE BOĞDUM”
Gözaltına alınan kadın suçunu itiraf etti. Polis sorgusunda, evli olan kuzeniyle yaşadığı cinsel ilişki sonucu hamile kaldığını belirten E.G, şöyle konuştu:
*Kuzenim evli üç çocuklu olduğu halde beni sevdiğini söyledi. Bana imam nikâhı kıyıp birlikte kaçma teklif etti.
*Adet görmemeye başlayınca doktora gittim ve hamile olduğumu öğrendim. Kuzenim ‘Aldıralım’ dedi, sonra doğurmamı istedi.
*Doğuma bir ay kala M.G’nin eşi bizden şüphelenince birlikte kaçıp Diyarbakır’a yerleştik. Ailelerimiz kaçtığımızı biliyor, ama hamile olduğumu bilmiyordu.
*Karnım fazla büyümediği için kimse şüphelenmedi. Özel hastanede doğum yaptım, aynı gün taburcu oldum. Bebek de gayet sağlıklıydı.
*Gece acıkınca önce emzirdim, sonra da üşümesin diye üzerine örttüğüm battaniyeyi sıkıca ağzına bastırdım.
*Nefes almasını engelledim. Ağlama sesi kesilince öldüğünü anladım ve battaniyeyi yüzünden kaldırdım. Ailelerimizin bu olaya vereceği tepkiden korktuğum için bir anlık sinirle yaptım. Çok pişman oldum.
*Üç gün boyunca bebeğimle birlikte kaldım. Onu kucakladım, yıkadım, sevdim. Ona nasıl zarar verdiğimi anlamadım. Bebeğimi öldürmem için kimse beni yönlendirmedi.
“KUZENİM GÖMELİM DEDİ BEN KABUL ETMEDİM”
Bebeği boğduktan sonra yıkayıp beşiğine bıraktığını, eşi eve geldiğinde ona emzirirken boğulduğu yalanını söylediğini belirten anne E.G, şöyle konuştu:
*O da kızdı. Sonra götürüp mezarlığa gömelim dedi. Ben kabul etmedim. Polisi arayalım dediğinde bebeğimi benden alırlar diye yine kabul etmedim ve ilk doğumum olduğu için hastaneye gitmek istedim.
*Eşim kayıt açtıralım diyerek beni hastaneye götürünce olay ortaya çıktı. Ablam beni arayıp neden kaçtığımı, hamile olup olmadığımı sordu.
*Ailelerin birbirine girdiğini, hele hamile kalırsam ölümle sonuçlanacak büyük olaylar çıkacağını söyleyince çok korktum.
“BEBEĞİN YÜZÜ BEMBEYAZ VE HAREKETSİZDİ”
Kuzeni M.G ise polis sorgusunda, şunları şöyledi:
*Evliyim üç kızım var. Amcamın kızı ile aramızda gönül ilişkisi başlayınca hamile kaldı. Birlikte kaçıp Diyarbakır’da ev kiraladık. Onun bekâretini ben bozdum, ikimizde korunmuyorduk. Benim dışımda kimseyle ilişkisi yoktur.
*Doğum sancısı tutunca hastanede doğum yaptı. Ben inşaatlarda çalışıyorum. Eve geldiğimde bebek bembeyaz ve hareketsizdi.
*E.G ağlayarak ‘Bebek öldü’ dedi. Nasıl olduğunu sorunca emzirirken uyuya kaldığını, boğulduğunu söyledi. Hastaneye götürelim dediğimde ‘Götürürsen intihar ederim’ dedi.
*Psikolojik travma yaşıyordu. Bebeği bana dahi vermedi. Odadan odaya gezdirip, yanında yatırıyor ve sarılıyordu. Kendine zarar verir diye bende bir şey yapmadım ve bebek ölü olarak üç gün E.G’nin yanında kaldı.
*Resmi nikâhımız olmadığı için bebeğin kimliğini çıkarmamıştık. Kimsizlik öldü. Topuk kanı almak için aile hekimliğinden aradıklarında olayın açığa çıkacağını düşünerek onu ikna ettim ve birlikte hastaneye gidince olay ortaya çıktı, ben suçsuzum.
OTOPSİ RAPORU: SON 72 SAAT İÇİNDE ÖLDÜ
Hastanenin tuttuğu adli raporda, bebeğin getirildiğinde sırtından bacağına kadar morluklar, ağız ve burun çevresinde kuru kan izleri olduğu belirtildi.
Annesinin beyanına göre emzirirken öldüğü belirtilmiş olsa da, evde şüpheli ölüm olarak adli rapor tutularak polise haber verildi.
Başsavcılıkça yapılan otopsi ve ölü muayene raporuna göre, 2 kilo 870 gram dünyaya gelen bebeğin bir haftalık olduğu, ölü lekeleri ve katılığının başladığı, ölüm olayının geriye dönük son 72 saat içinde yaşandığı bilgisi yer aldı.
“İFADESİ SUÇTAN KURTULMAYA YÖNELİKTİR İTİBAR EDİLEMEZ”
Tutuklanan anne E.G ile tutuksuz yargılanan M.G hakkında Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldı.
Sanık anne bu kez ifade değiştirip “Kimse ciğerini öldüremez. Psikolojim bozuktu, emzirirken boğulduğunu fark ettim” dedi.
Mahkeme, E.G’nin gayrı meşru ilişki sonucu dünyaya getirdiğini ardından olayın aileleri tarafından duyulacağı ve ölümlü olaylar yaşanabileceği endişesiyle bebeği boğarak öldürdüğünü, sıcağı sıcağına alınan polis, savcılık ve hakim ifadelerinde suçunu itiraf etmiş olmasına rağmen sonradan ifadesini değiştirmesinin suçtan kurtulmaya yönelik olduğundan itibar edilmediğini belirtti.
Mahkeme, anneyi ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdı, daha sonra iyi hal ve pişmanlık nedeniyle müebbet hapse çevirdi. Sevgilisi M.G ise delil yetersizliğinden beraat etti.
“TERCÜMANSIZ ALINAN İFADE DELİL OLAMAZ”
Bölge İstinaf Mahkemesi ise 24 Haziran’da anneye verilen cezayı oy birliğiyle bozdu.
Sanığın kendini Türkçe ifade edemediği halde polis, savcılık ve sorgu hakimliğince savunmasının tercüman olmadan alınmasının hukuka aykırı delil olduğunu ve mahkumiyet için hükme esas alınamayacağına vurgu yapıldı.
İstinaf Mahkemesi, sanık annenin bebeğin ölümünden sonra onu yıkaması, yanında yatırması, bebeğin kendisinden alınacağı korkusuyla hastaneye götürme teklifine karşı çıkıp ölmediğine kendini inandırıp hiçbir şey olmamış gibi davranması nedeniyle, doğum yapan kadınlarda doğumdan sonra oluşabilecek psikolojik rahatsızlıkların da bilimsel anlamda baş gösterdiği de nazara alındığında sanığın akıl hastası olup olmadığı, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişip gelişmediğinin tespit edilmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilerek akıl sağlığı raporu alınması gerekirken, bu eksiklikler giderilmeden mahkûmiyet hükmü verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararı bozdu.