İBB’den yalı itirazı
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2014 yılında İl Özel İdarelerinin kapatılmasıyla İstanbul Valiliği’nde kurulan “Devir Paylaştırma Komisyonu” kararı …
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2014 yılında İl Özel İdarelerinin kapatılmasıyla İstanbul Valiliği’nde kurulan “Devir Paylaştırma Komisyonu” kararı ile mülkiyetleri İBB yönetimine devredilen Boğaziçi ön görünümündeki tarihi Hatice Sultan Yalısı ve Fehime Sultan Yalıları’nda yaşanan son gelişmeyi düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2014 yılında İl Özel İdarelerinin kapatılmasıyla İstanbul Valiliği’nde kurulan “Devir Paylaştırma Komisyonu” kararı ile mülkiyetleri İBB yönetimine devredilen Boğaziçi ön görünümündeki tarihi Hatice Sultan Yalısı ve Fehime Sultan Yalıları’nda yaşanan son gelişmeyi düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı.
Tarihi yalıların önünde teknede düzenlenen toplantıda İmamoğlu konuşmasına “İstanbul halkının malını gasp etmeye dönük, İstanbul yönetiminin, İstanbul halkı adına mücadelesinin önüne, ne yazık ki devletimizin başka kurum ve kuruluşlarını kullanarak, ucunda hangi kişinin hangi kurum ya da kişilerin ya da şirketlerin çıkarının olacağını henüz bilemediğimiz, yarın öbür gün gerçekten çok daha önce yaşadığımız trajik, trajikomik, utanç verici bir takım uygulamaların bir benzerinin yaşanma ihtimalini öngördüğümüz bir sürecin açıklamasını yapmak için buradayım” diyerek başladı.
2014’TE MÜLKİYETİ İBB’YE GEÇTİ
Tarihi yalılarda yakın tarihte yaşayan süreci özetleyen İmamoğlu, 2009’da İstanbul Valisi’nin imzası İl Özel İdaresi ve THY – Do & Co arasında restore edilerek otel olarak işletilmesi için 25 yıllık kiralama sözleşmesi imzalandığını, daha sonra bu sürenin 31 yıla çıkarıldığını, 2014 yılında İl Özel İdarelerinin kapatılmasıyla valiliğin “Devir Paylaştırma Komisyonu” kararı ile yalıların mülkiyetlerinin 8 Ağustos 2014’de döneminin İBB yönetimine devredildiğini anlattı.
13 YILDIR OTEL YAPILAMADI
Otel projesinin 2012 yılında bitirilmesinin beklendiğini belirten İmamoğlu şöyle konuştu:
*Şartnamedeki ilgili maddelerde açık olarak 3 yıl içerisinde bitirilip, başlaması gereken restorasyon süreci tamamlanmış olması gerekirken, ne yazık ki 13 yıldır burası durdurulmuş, yanlış imalatların olduğu, sıkıntılı bir sürecin içerisine dahil olmuştur.
*2019’da göreve başlar başlamaz inşaatın sürdürülmediğini, yürütülmediğini gördük. Tüm uyarılarımıza rağmen de inşai faaliyetler devam ettirilmemiştir.
*Bağımsız değerleme firmalarına yaptırdığımız çalışmalarında, buranın minimum 7 milyar lira civarında bir değere sahip olduğu da ortadadır.
*Dolayısıyla biz bunu, bir şirketin insafına terk edemezdik. O bakımdan arkadaşlarıma talimat verdim ve sözleşmeden doğan haklarımızı da kullanarak, sözleşmede ne yapılması gerekiyor ise yapmamız gerektiğini ve bu mülke sahip çıkmamız gerektiğini ifade ettik.
*Arkadaşlarım da o dönemde bir bilirkişi süreci başlattılar ve bu bilirkişi raporu doğrultusunda da sözleşmeyi feshettiler. Çünkü, binamız gerçekten çürümeye terk edilmişti.
KURUL DA İBB’DEN MÜDAHALE ETMESİNİ İSTEDİ
4 Şubat 2022’de Koruma Kurulu’nun da yapının çürümeye terk edildiği ve bakımsız olduğu tespitiyle İBB’ye acilen müdahale etmesi için yazı gönderdiğini aktaran İmamoğlu “Arkada görebilirsiniz, şantiye gibi görünen yapının üzerinden de gördüğünüz gibi artık binanın üstünde neredeyse bitkiler, ağaçlar büyümekte. Yapı, sahipsiz görünüyor” dedi.
“KOLLUK KUVVETLERİ ENGELLEDİ, İÇERİ DAHİ SOKULMADIK”
İmamoğlu, kamuya ait tarihi yalıları korumak için sahaya giden İBB ekiplerinin kolluk kuvvetleri tarafından engellendiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
*Trajikomik bir durum yaşıyoruz. Gerçekten acı bir durum yaşıyoruz. İstanbul’da bunu birkaç yerde daha bize yaşattı İstanbul’daki yönetim.
*Arkasında kim var ise; valilik, emniyet, kaymakamlık, kim var ise, bu tür tavır ve davranışlarda dün kınadığım gibi, bugün de kınıyorum. Yarın da kınayacağım. Elbette bazen yapabileceğimiz şeylerin sınırını biliyoruz.
*Ama bu tarz kamu gücünün kötü kullanım süreçlerinin asla unutulmayacağını, hafızalarda kalacağını, günü geldiğinde hukukun da bu anlamda bu davranışlarda bulunanlardan, bu talimatları verenlerden de hesap soracağını adım gibi biliyorum.
*Belediyemiz, kendisine ait bu binayı koruma altına almak istedi. Dolayısıyla hem mülkiyetinde olan bu yapıları güvenlik altına almak hem içinde bir takım çalışmaları tekrar denetlemek ve bu noktada da girişimlerde bulundu. Ama ne yazık ki, içeri dahi sokulmadık.
Şirketin kiralama sözleşmesinin mahkeme kararı ile feshedildiğini de vurgulayan İmamoğlu,
şu ifadeleri kullandı:
*Ama bu feshe rağmen, binayı işgal eden insanların önüne, yine kolluk güçleri geçti ve biz binaya giremedik.
*Kamu çalışanlarına işini yaptırmayan, yine ne yazık ki kolluk gücü olduğu ve onların desteğiyle kamunun mülkünün korunacağı yerde, içerideki kişi ya da şirket ya da bu işin arkasında kim var onu bilmiyorum, -bu soruların hepsi büyük soru işaretleri- onlar korundular.
*Defalarca kendi binasına girmeye çalışan belediyemiz çalışanları, hukuksuz bir şekilde binaya alınmadı.
*Her defasında kolluk kuvvetleri belediyemiz çalışanlarının binaya girişlerini engelledi. Hatta artık böyle güç kullanırcasına engellemeye gayret etti.
*Bu süreçlerin tamamı tutanaklarda, video kayıtları şeklinde var.
“BU BİR SUÇTUR”
*Mayıs ayından bu yana, kaymakamlığın hukuksuz yazısı ile engellenen alana girişimiz, ne yazık ki kamu gücü kullanılarak yerine getirilmesi engellenmiştir.
*Bu bir suçtur. Sözleşmenin feshedildiği Aralık’tan bu yana, resmen gözümüzün önünde işgale uğramış, zarara uğratılan ve zarar verilen binamıza, İBB mülk sahibi olarak alınmıyor. Ne içeri girebiliyoruz ne binayı teslim alabiliyoruz.
*Yaşanan hukuksuz işlemler nedeniyle, ardı ardına açtığımız davalar, girişimlerimiz de ne yazık ki bekletiliyor. Yargıda hüküm verilmiyor.
“SULH İÇİNDE ÇÖZMEK İSTEDİK”
Aralık ayından beri konuyu sulh içinde çözmek için konuyu gündeme getirmemeyi tercih ettiklerini ifade eden İmamoğlu şunlar söyledi:
*Kamunun, kamuyu şikayet etmesi kamu ahlakı ve terbiyesi alan bu ülkenin, bu devletin malını savunmayı kendine şiar edinmiş, ben ve arkadaşlarım bu konuyu dile getirmenin ne kadar ağır bir şey olduğunun farkındalar ve hep beraber bunu defalarca sulh içerisinde çözülmesiyle ilgili girişimlerde bulunduk.
*Devletin bir kurumu devletin bir başka kurumunun bu kadar ayıp bir davranışının, şahsı koruma tavrının açıklanması gerçekten kolay bir şey değil. Ben şu an zor bir iş yapıyorum. Yani arkada devletin malı ve devletin malının denetlenmesinin engellendiği bir süreç.
SON PERDE: BELEDİYEYE YANLIŞ VERİLMİŞ GERİ ALALIM
*Tabii trajikomik durum bitmiyor. Her zaman olduğu gibi yaratıcı hükümet mensuplarının girişimleri bitmiyor. Ne yapılıyor? Baktılar ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir avuç insanın değil, halkın çıkarını koruyacak, ‘o zaman biz bu mülkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elinden alalım. İstediğimiz gibi işi çevirelim, kıvıralım.
*Başkalarına paketlemeye devam edelim …’ Ve son perde şu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yazı yazılıyor valilik tarafından. Ama nereden başlıyor bu komik tiyatro? Şehircilik Bakanlığından başlıyor. Şöyle basit bir tarif yapayım: ‘Efendim geçmişte burası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmiş ama aslında bu bir okulmuş.
*Taşınmazların vasfı ve üzerindeki kamu hizmetleri dikkate alınarak ilgisine göre ilgili idarelere devrinin amaçlandığı okul, cami, karakol binası gibi yerlerin vasfı ve durumu nazar alınarak belediyeler adına tescilinin mümkün olmadığı, dolayısıyla biz bunu tekrar belediyeden alacağız.
*Kamunun ilgili birimine devredeceğiz’ diyorlar. Bakın tekrar söylüyorum. Okul…Okul görüyor musunuz arkada? Cami… Ortaköy Camisi orada. Burada cami de yok. Karakola benziyor mu? Altında 35 bin metrekareye yakın otopark yapılmış. Tam bir komedya.
*Milletin aklıyla dalga geçme. Bu ne biliyor musunuz? Cesaretin; biz buna piyasada ‘deli cesareti’ deriz yani. Bu cesaretin sınırı kalmamış. Bu vasıflarda ise diyor belediyeye zamanında belediyeye yanlış verilmiştir.
*Gidin onu geri alın diyorlar. Valilikte “devir, tasfiye, paylaştırma komisyonu” kuruldu. Devredelim, tasfiye edelim, sonra da paylaştıralım. Nasıl bir paylaştırma yapılacaksa?
*Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alalım gerisi kolay. Niye? İstanbul Belediyesi’nde artık 16 milyon insanın hakkını koruyan bir yönetim ve bir belediye başkanı var.
PAZARTESİ KOMİSYON TOPLANIYOR
*Devir iptal edilerek bu kurul marifetiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mülkünü Hazine’ye devretme girişimi. Nasıl bir kurul bu? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden tek üye…Karar verici yani valiliğin hükmü altında, oraya gelecek olan 6 üye.
*Yani zaten karar 6’ya 1 yazılmış. Binayı tamamen nasıl almayı hesaplıyorlar? Gasp ederek. Bakın İstanbul’da devletin malını devletten kaçırma girişimi Adalar’da yapıldı.
*Aynı şekilde devletin malını devlete vermemek adına 50 türlü manevra gidin komedyadır, Beylikdüzü Gürpınar sahilinde bir stadyum vardır, orada da görebilirsiniz. Yani bir avuç insanın, ne olduğu belli olmayan kişilerin korunduğu Beylikdüzü örneğini görebilirsiniz.
*Ne olduğu çok net olan bir vakfa verilmesi için devletin kolluk gücünün kullandığı bir örneği Adalar’da görebilirsiniz.
*Şimdi burada da ne olduğu belli olmayan buradaki iş biraz daha büyük. Kim o? Hangi aile mensupları, neler? Anlatabiliyor muyum? Bu karar cahillik, cahillik cesareti, bu bağlamda bir adım atılıyor.
“BÜYÜK SUÇA İMZA ATIYORLAR”
Tarihi yalıların değerinin yaklaşık ekspertiz raporlarına göre 7 milyar TL olduğuna dikkat çeken İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
*Üç yıl içerisinde tamamlanması gereken yapı, 13 yıldır inşai faaliyetleri durdurulmuş bir ortamda. Şimdi gidin biraz çalışma görürsünüz orada. Şov yapılıyor. Bu anlamda hem kira gelirlerinde hem mülkiyet gelirlerinden kamu çok büyük bir zarara uğratılmıştır.
*Bir an önce işgalci şirketin elinden burasının alınarak mülk sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından korunması gerekmektedir.
*Kiralama 4 bin 850 metrekareye sahip bir kiralamayken daha sonra ilaveleriyle beraber 39 bin metrekareye çıkartılmış bir yapının kiralama işlemidir. Burası sözüm ona okul, cami, karakol ve bunun gibi binalar vasfıyla denen bir kural üzerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elinden alınma girişimidir.
*Bu şebeke tarzı bir uygulamayı başlatan altına imza atan kim var ise büyük bir suça ve büyük bir kamu zararına imza atmıştır. Çevre Şehircilik Bakanlığı’ndan Milli Emlak Genel Müdürlüğüne, İstanbul Valiliği’nden, valiliğin tariflediği diğer kurum ve kuruluşlarda ve bu kapıda bizi engelleyen buraya girmemizi engelleyen Beşiktaş Kaymakamlığı’na varıncaya kadar.
*Herkesle ilgili bu kınamamı, bu şeffaf bildiriyi buradan açıklamanın benim sorumluluğum olduğunu ama aynı zamanda da memleketim ve devletim adına, devlet insanı davranışı anlamında ben mahcup bir biçimde yani canı yanarak ve kalbi kırılarak ciğeri yanarak tarifleyerek bunu açıklamanın şu anda inanın zulmünü yaşamaktayım. Çünkü devletimiz bu tarz tavır ve davranışları yaşamamalıdır.
“GASP GİRİŞİMİ”
İmamoğlu şöyle devam etti:
*Süreci yakından takip ediyoruz. Burada 16 milyon vatandaşımızın hakkı ve hukuku var. 13 yıllık zararı var.
*Çürüyen binaları yurda çevirdiğimiz ya da bertaraf edilen kaynakların kreşe döndüğü, bu şehrin çocuklarının, bakın çocuklarının fakirin fukaranın yoksulun evine yapılacak bir lira dahi daha fazla yardımın ya da yardımlaşmanın çabası içerisinde bir olan yönetimin burada kaynaklarının nasıl gasp edilmeye çalıştığının bir örneğidir.
*Bu bağlamda bu ayıp sürecin elbette pazartesine kadar sona erdirilmesini diliyorum. Bu komisyonun yanlış toplandığını usule uygun olmadığı noktasında da idari mahkemelerle ilgili başvurumuzu yaptık.
*Gerçekten devletin kurumunun bir başka devletimizin bir başka kurumları ve kurumu ve kurumları vasıtasıyla yapılan bir yanlışı hukuksuzluğu anlatmanın sıkıntısı içerisindeyim.
*Utanç duyuyorum. 9 aydır sabrediyoruz. 9 aydır uzlaşma içerisinde buna çözüm arıyoruz. Kapıdan içeri girmememiz için devletin mülkü idari amirlerinin, kişilerinin yöneticilerinin neler yaptığını sizlere anlatmak kolay bir iş değil. Bu zorluklarla bu cümleleri kurdum.