Adana FM
Adana FM

DOLAR

34,5428

EURO

36,1614

ALTIN

2.964,56

BIST

9.549,89

Gezi tutuklularından Atatürk Havalimanı mektubu

Gezi tutukluları Tayfun Kahraman ve Can Atalay, Millet Bahçesi yapılmak üzere yıkımına başlanan Atatürk Havalimanı üzerine bir mektup kaleme …

Gezi tutuklularından Atatürk Havalimanı mektubu

Gezi tutukluları Tayfun Kahraman ve Can Atalay, Millet Bahçesi yapılmak üzere yıkımına başlanan Atatürk Havalimanı üzerine bir mektup kaleme aldılar. Silivri Cezaevi’nden gönderdikleri mektubun başlığı ise “Kibirli Atatürk Havalimanı İsrafı”.

Gezi tutukluları Tayfun Kahraman ve Can Atalay, Millet Bahçesi yapılmak üzere yıkımına başlanan Atatürk Havalimanı üzerine bir yazı kaleme aldılar. Silivri Cezaevi’nden  gönderdikleri yazı şöyle:

KİBİRLİ ATATÜRK HAVALİMANI İSRAFI

İstanbul’da son günlerde yaşanan bir tartışma yine ülke gündemini belirliyor. Nedir bu tartışma? 1933 yılından bu yana hizmet veren Atatürk Havalimanı’nın kapatılması ve 3. havalimanının yapılması tartışması, uzun süre gündemleri meşgul etse de ilk kez hak ettiği detayda konuşulduğunu söyleyebiliriz.

Daha önce sadece 3. havalimanının büyüklüğüne sıkıştırılan tartışma, ilk kez Atatürk Havalimanı’nın kaybının önemini kapsayacak şekilde genişledi. Peki, nedir iktidarın bu denli apar topar Atatürk Havalimanı’na  saldırmasının ve bir oldubittiye getirme çabasının nedeni?

YIKIMI MEŞRU GÖSTERME GAYRETİ

3. Havalimanı’na verilen garantileri sağlamak adına kapatılan Atatürk Havalimanı’na; “Millet Bahçesi” yapacağız ve ağaç dikeceğiz diyerek ortaya çıkan iktidar, çok büyük bir kamu yatırımının yıkılmasını meşru gösterme gayreti içinde. Bununla bir taraftan projeye muhalefet edenleri en hassas oldukları yerden vurmaya çalışırken, diğer taraftan kendi taraftarları için de bir hikaye yazıyor.

Bugün iş makinaları ile kullanıma hazır pistler kırılarak kamu milyarlarca dolarlık zarara uğratılıyor. İsrafın hukuki yönüne baktığımızda ise; yapılan yıkım işinin ihale kanununa aykırılığının da ötesinde daha büyük bir hukuksuzluğa imza atıldığını görüyoruz. Hala yürürlükte olan imar planlarında havalimanı olarak görünen Atatürk Havalimanı sahasında, hangi yasal zemine dayanarak bir yıkım ihalesi yapıldığı bile soru işaretiyken, tüm bu işlemlerin “Millet Bahçesi” ve “Sosyal Altyapı Alanı” işlevleri adı altında yapılması ise daha büyük bir hukuksuzluğu ortaya koyuyor.

HANGİ İMAR PLANINA GÖRE YIKIM YAPILDI?

Ülkemizde hukuksuzluklar iktidar tarafından sıradanlaştırılarak sorgulanamaz hale getirilirken; Atatürk Havalimanı alanında da İmar Hukuku göz ardı ediliyor. Bölge için çıkan tartışmalar ve yerel yönetimlerin kamuoyuna projeyi tanımadıkları yönündeki açıklamaları sonucu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Düzeni Planı’nda plan değişikliği ile halihazırda yapılmış pist yıkım işleminin alelacele meşrulaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz.

Oysa, ortada bu plan değişikliğine ilişkin de birçok soru işareti bulunuyor. Örneğin kırma işlemleri başlamadan önce hangi imar planına göre ihale yapıldı? Ya da alanın “Millet Bahçesi” ve “Sosyal Altyapı Alanı” olarak kullanıma açılacağı en yetkili ağızlardan ilan edilirken hangi imar planı yürürlükte idi? Bu soruların yanıtı tam da hukuksuzluğun ifşası niteliğinde. Çünkü şu anda yürürlükte olan 10.02.2005 tarihli Florya, Yeşilköy ve çevresi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda, Atatürk Havalimanı hala havalimanı işlevinde bulunuyor.

PLAN DEĞİŞİKLİĞİ JET HIZIYLA ASKIYA ÇIKARILDI

Bu hukuksuzluğu perdelemek için Pazar günü yapılan millet bahçesi şovundan sadece 2 gün önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 27.05.2022 onay tarihli Çevre Düzeni Planı’nda plan değişikliği aynı gün jet hızıyla askıya çıkarıldı. Bu değişikliğin tek bir nedeni olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ama bu işi yapanları atladığı bir detay var, o da şudur: Çevre Düzeni Planı’ndaki değişiklik yapılan yıkım işlemini yasal yapmıyor. Şöyle ki: Çevre Düzeni Planı üzerinden uygulama yapılamadığı gibi, uygulamaya esas olan Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planlarına aykırı ihaleler ve uygulamalar yaparak suç işlendiğini unutmamak gerekiyor. Bu suçun üstünü park yapıyoruz diyerek kapatamazlar.

Aynı suçun aslında Atatürk Havalimanı pistleri üzerine yapılan hastane inşaatı sürecinde de işlendiğini biliyoruz. Atatürk Havalimanı sahası ve pistlerinin “pandemi sürecinde ihtiyaç olabilir” bahanesi ile tahrip edilmesini hatırlayalım: Karşısında hastane inşaat alanından daha büyük bir arsa olmasına karşın Atatürk Havalimanı’nın Kuzey-Güney istikametindeki 17/35 olarak tabir edilen pistlerin kullanılamaz hale getirilmesi Atatürk Havalimanı’nda ilk hukuksuzluk hamlesiydi.

GEZİ SENDROMU AÇIĞA ÇIKTI

Cumhurbaşkanı Erdoğan; İstanbul’un Fethi yıldönümü etkinliklerini Atatürk Havalimanı’na alarak esasen içinden çıkamadığı “Gezi Sendromu’nu” açığa çıkarmıştır. “Ağaç dikiyoruz” kisvesi altında tüm demokratik güçleri açmaza sokmaya çalışırken, bir yanda da tüm bunları hukuksuz biçimde, bir imar planı dahi olmaksızın yaparak, ilk olanak bulduğunda Atatürk Havalimanı’nı inşaat cuntası eli ile ranta açma fırsatını kollamaktadır.

Kamu kaynaklarının ve “milli servetimizin” umursamazca çarçur edildiği süreçte, Atatürk Havalimanı ile birlikte İstanbullular bir daha elde edilmesi çok zor olan bir alanı kaybederken, iktidar eliyle Kuzey Ormanları’nda ve Kanal İstanbul’da olduğu gibi İstanbul’un değerleri üzerinden yeni bir kutuplaşma yaratılıyor. Hiç şekilde şehircilik ilkeleri ve planlama bilimine dayanmayan bu ısrar ile iktidar, bir oldubitti ile “Gezi Direnişi”nin ürettiği umudu örselemek istiyor. Atatürk Havalimanı’nı yok ederek hukuksuzlukta ısrarcı olan iktidarın hesabı elbette 3. Havalimanı’na ilişkin bir yatırımcı güvencesi yaratmak ve Kuzey Ormanları’nda yaratılan tahribatın üzerini örtmek.

3. Havalimanı’nda olanlar ve Kuzey Ormanları ise bir sonraki mektubun konusu olsun.