Gezi davasındaki FETÖ izleri: Savcı yurtdışına kaçtı, emniyet müdürü tutuklu
Gezi davası hakiminin eşinin FETÖ itirafçısı olduğu ortaya çıktı. İlk soruşturmayı başlatan savcı FETÖ’den aranıyor, fezlekeyi hazırlayan emniyet …
Gezi davası hakiminin eşinin FETÖ itirafçısı olduğu ortaya çıktı. İlk soruşturmayı başlatan savcı FETÖ’den aranıyor, fezlekeyi hazırlayan emniyet müdürü tutuklu. O dönem yapılan usulsüz dinlemeler delil sayıldı.
Gezi davasının hakimi, AKP’den aday adayı olan Murat Bircan’ın eşi Arzu Bircan’ın FETÖ itirafçısı olduğu ortaya çıktı.
Arzu Bircan, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadede şunları söylemişti:
– Ablamın kayınpederi H.A., Said Nursi’nin talebesi olduğu için küçüklüğümüzden beri aile cemaate yakındır. Ama paralel yapı olarak adlandırılan kısmı ile hiç bir alakamız olmadı. Sağlık hizmetinde çalıştığım ve Bafralı olduğum için Bafra’yı ve bu camiayı iyi bilirim.
– Geçmiş dönemde de cemaat sohbetlerine davet edildim. Bu sebeple de birçok kişiyi tanırım. İyi niyetli bir şekilde 17/25 Aralık öncesinde sohbetlerde ben de bulundum. Genelde bize sohbet yapan abla denilen, cemaatin içerisinde yer alan kişilerdi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de buna vurgu yaparak şu açıklamayı yaptı:
– “Siz darbecisiniz” kararını veren hakimin eşi, 15 Temmuz darbesini yapan cemaatin bir mensubu. Bunu kabul ediyor, itirafçı oluyor ve 160 tane de isim veriyor. Bu kişiye, Osman Kavala’yı, Mücella Yapıcı’yı ve bütün arkadaşlarımızı yargılattırıp darbe kararı verdiniz. Bu da Türkiye’nin siyasi tarihine, dünya hukuk tarihine geçecek kara bir lekedir.
– Elinizde itirafçı olarak tuttuğunuz, elinizde tutsak tuttuğunuz birisine, arkadaşlarımızı yargılattırıp onları tutsak ettiniz. Bekir Bozdağ’ın buna bir açıklık getirmesi lazım. Derhal bu konuda kamuoyundan özür dilenmeli, heyet değişmeli, yapılan itirazlar karara bağlanmalı ve istinafta bu karar görüşülene kadar bütün tutukluların tutuksuz kalması sağlanmalıdır. Bu davaya sarayın baskısının gölgesi düşmüşken şimdi bir de FETÖ gölgesi düşmüştür. Bu yargılamayı ilk FETÖ başlatmıştı, hakimin eşinin FETÖ itirafçısı olduğu kayıttayken, bu vakitten sonra yapacak hiçbir şey yoktur. Yapılan itiraza derhal tahliye kararı verilmelidir.
SORUŞTURMAYI BAŞLATAN SAVCI KAÇTI
Gezi davasında FETÖ izi 2013 yılına dayanıyor. 2013 yılında savcı Muammer Akkaş, 100’e yakın kişinin isminin geçtiği bir soruşturma başlatmıştı. Akkaş aynı zamanda soruşturmada telefon dinleme taleplerinde bulunan kişi.
Akkaş, 17/25 Aralık sürecinde görevden alınmış, hakkında soruşturma başlatılınca yurt dışına kaçmıştı. Akkaş şu anda firari ve aranıyor. Akkaş’ın bu ilk soruşturması 2017’de yeniden işleme sokuldu. İddianamede de 2013 yılında Akkaş’ın talebiyle yapılan dinlemeler yer aldı. Dosyadaki kanıt olarak nitelendirilebilecek, sekiz sanığa ceza verilmesine neden olan tek unsur da bu dinlemeler.
Emniyet Müdürü Nazmi Ardıç da 2013’te fezleke hazırlamış, fezlekede Osman Kavala’dan yola çıkarak Soros bağlantısı, OTPOR gibi iddialar ortaya atılmıştı. Ardıç da şu anda tutuklu. FETÖ ile ilişkili olduğu gerekçesiyle ‘futbolda şike kumpası’ davasında 1972 yıl hapis cezası almıştı. Geçen yıl eşi de FETÖ’den tutuklandı.
Gezi davası iddianamesinde kanıt olarak öne sürülen dinlemelerin yapılmasına karar veren, soruşturmayı yürütenler FETÖ ile ilişkili olduğu gerekçesiyle cezalar almış durumda.
“YENİDEN KIYMETLENDİRME” DENMİŞTİ
İddianamede dahi bu duruma dair açıklama yapmak zorunda kalındı. İddianamenin sonunda 2016 sonrasında soruşturmaya konu delillerin ve tapelerin tamamının ‘yeniden kıymetlendirilmesinin yapıldığı’ belirtildi. 2013’teki dinlemeler yeni iddianamede de yer aldı.
25 Nisan’daki kararda karşı oy kullanan hakim de bu dinlemelerin kanuna aykırı olduğunu belirtmişti:
“Dosyadaki tüm dinleme kayıtları 2 Aralık 2014 tarihinden önce. Bu haliyle dinleme kayıtları kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğindedir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre dosyadaki dinleme kayıtları yasak delil mahiyetinde. Sanıkların kanuna aykırı dinleme kayıtlarına karşı beyanları da yasak delile dayandığından hükme esas alınamaz. Aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar yok. Tek başına dinleme kayıtları sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter değil.”